top of page
  • Instagram
  • Facebook

Cadı Yarası nedir?


“Cadı Yarası”

Her kadının içinde var olan..

Hoşgeldin Kasım…

Cadıların zamanı…

Buraya ne için geldiğimizi anlamanın zamanıdır. Kutsal sonbaharın. Döngümüzde öyledir. Sonbahar mevsimine gelince, simyacının zamanıdır. Her şey daha çok görünür olur ve harekete geçer.

Yaz nasıl sonbahara dönerken güçlü bir görselle bize kendini gösterir. Renkler değişir. Mantarlar gelir, kuşburnu, nar gelir, mandalinler gelir. Yapraklar renk değiştirir, ağaçlar çıplaklaşır. Görünmek isteyen görünür olur.


Kasımın başını bilenler bilirler. Cadılar bayramı, Samhain, Hanal pixan, hindistan Diwali bayramı… Bambaşka kültürlerde, bambaşka isimle kutlanır.

Atalar bize bir şey söylüyor sanki bu tarihle ilgili. Görünen ve görünmeyen arasındaki perde inceliyor. Ruhlar onure edilmek istiyor. Ve biz ışıklarımızı çoğaltıyoruz. Anıyoruz, kutluyoruz.

Her kadının ve adamın içinde yer olan “Cadı’dan bahsetmek istiyorum şimdi.” Çünkü hepimiz cadıyız. Farklı farklı sihirlere sahibiz. Şimdi ben kadınlar olarak ilerleyeceğim sohbete ama sanmayın ki tarihte sadece cadılar erkekti. Rusya ve İzlanda’da erkek cadılar vardı. Ve doğanın sihrini keşfetmiş, kendi sihrini keşfetmiş yada cinsel, duyusal doğasından korkulan, asi, evlenmemiş kadınlar “ cadı “ diye isimlenerek, dışlanıldı, şiddet gördü, öldürüldü.

Ben cadı atalarımızı anmak istiyorum bu akşam. Çünkü bir çoğu yanlış anlaşıldı.

Ve bu yaraları yüzyıllardır kadınlar olarak taşıyoruz.

Bir erkek arkadaşım vardı yıllar önce, beni gördüğünde zihnine birçok düşünce gelmesinden dolayı ona büyü yapmakla suçlamıştı. İlk o zaman karşılaştım ben bu yara ile. Bir erkeğin kadının gücünden, enerjisinden korkmasını, kendi sorumluluğunu almaktansa suçlamasını.

Ama ne denebilirki, ben bir cadıydım. Çünkü rahmi olan herkes bir cadıdır. Güzel haber ki erkeklerinde enerjetik olarak rahimleri vardır.

Her kadında yaşar cadı arketipi…

Kimi gizli saklıdır. Kimi yüzeydedir. Hepimizin sihri başkadır. Kimi bitkilerle halır neşirdir, kimi su ile kimi dansın cadısıdır kimi enerjetik kimi sözleri ile dönüştürür kimi hali ile… Ama simyacıdır. Sihirlidir. Ve herkesin bir sihri vardır. Kimileri keşfetmiştir kimileri keşfetmemiştir.


Cadı formsuz olanı forma dönüştürebilendir. Görünmeyenleri hareket ettirendir.

Tarih boyunca başa çıkamadıkları kadınları cadı olarak suçlamışlar ve infaz etmişlerdir. Büyük bir yara vardır yakın geçmişimizde. Anneler ve babalar kızlarının yaşaması için onları baskıladılar bu süreçte. Farklı olmamalıydı kadın. Otantik benliği bastırıldı. Cici kızlar oldu. Çünkü toplum tarafından sevilmek, kabul edilmek, fazla olmamak durumundaydı. Epigenetik olarak biz kadınlar bu nedenle bazı yaralar taşıyoruz hala.


Örneğin;

1- “İyi kız olmak”

Kadın cezalandıralacağı korkusunu hisseder, terk edileceği korkusunu hisseder. Hayır demek, red etmek, anlaşmazlıklar yaşamak zordur. Uyum sağlamak adına kendi gerçeğinden fedakarlık eder.


2- “Görülmekten korkmak”

Görülmekten güvensiz hisseder. İzlenmiş yargılanmış hisseder. Kendini otantikçe göstermesi zordur.


3- “Seksüel ifadesizlik”

Kadın cinsel, duyusal, duygusal, erotik bir varlıktır. Bu masum ve doğaldır. Güvende hissedip eroslarına izin verdiklerinde bu masumdur.

Ve yıllarca gelen orospu damgası…

Ne zaman kadın bu gücünü ifade edemez, onun bir şey donar ve hazzı kaybeder.


4- “Kendinden uzaklaşma”

Kadının bedeni ile ilişkisi çok değerlidir. Beden ile sıkı bir ilişki otantiklik ile bağlantıdır. Kendinden uzaklaşırsan bedenime odaklanamaz duygularından, döngülerinden, sesinden, öfkenden, arzularından, dansından, cinselliğinden korkarsın…


5- Kız kardeş yarası

Bu arketipsel bir yaradır. Kadından kadına akan. Kadın kadını ifşa ettiğinde, kadının kadını dışladığında, yargıladığında, dondurucu bir kıskançlık hissettiğinde bu yara beslenir.


Bunlardan belki hepsi belki birkaçının içinden geçtin, geçiyorsun.

Ben için hepsi çok tanıdık. Zaman zaman nüksediyorlar. Bu yaralarda öz gücümüz saklı biliyorum.

Bu yaralar iyileştirilebilir.

Otantikliğimize giden yol buradan geçer.


Sen bu yaraların hangisinin içinden geçiyorsun?


 
 
 

Comments


© 2035 by Simay Yaylacı. Powered and secured by Wix

bottom of page